28 Eylül 2010 Salı

Duygusal yoğunluktan ileri gelen içsel zırvalamalar

Geçen bunca senenin ardından en iyi arkadaşımın kendim, en iyi dostumun ise "metal" olduğunu anlamam, daha doğrusu zaten tahmin ettiğim bir şey olan bu durumun gerçekliğinin farkına varmam beni hem gülümsetiyor, hem duygulandırıyor, hem de düşünmeye sevk ediyor. Bir an için "nedir beni bu denli yalnız kılan" diye kendi kendime sormak geldi içimden ama sorunun yanıtı kafamda belirdi. Sonra "neden böyle devam ediyor" diye sormak geldi ama onun yanıtı da belirdi bir şekilde. Kafamdaki dünyanın (dünyamın) her yönüyle dışarı aktarılamayacağına olan inancım (belirli bir kısma kadar olabilir, evet, ama uç noktalarını kendi kendine belirleyen bir sınırı var) daha detaylı olarak yazıya dökmeme izin vermiyor. En açık hali aktarmak istediğim başka bir konuda bulunabilir sanırım; aynı dünyanın yıllanmış mahremlerindeki o güzel şeyler (ki bunlar hiç bir zaman gerçek mânâda maddiyat üzerine olmadı, daha çok kişiler, durumlar üzerine oldu) hiç bir zaman geçtim gerçek olmayı, gerçeğin yanından bile geçmediler ve sanırım bundan sonra da geçmeyecekler. Gerçeği o dünyaya uyarlamaya çalıştığım zaman yaşadığım hüsranı zaten biliyorum, işte bahsettiğim bulunabilecek (veya çıkarılabilecek) en açık ve yalın şey belki de budur.